HAYATA DAİR

PAZAR RESİTALİ 10

G  Ü  V  E  N

Abidin Tatlı
Researcher Writer
Degustation, Instructor And Degustator

Aynı Kişiye;
Bir Kere İnanmak GÜVEN,
İki Kere İnanmak RİSK,
Üç Kere İnanmak AHMAKLIKTIR…

Güven ruh gibidir, çıktığı yere bir daha asla geri dönmez!..

Bir Kere İnanmak GÜVEN’dir
Güvenmek sevmenin de ötesinde bir duygudur. Birini gönülden sevecekseniz ilk önce güvenmelisiniz. Güven duymadığınız birine aşık olmak o kişiye karşı sevginizin sağlam olamayacağını gösterir. Zamanla hayatta en büyük beklentiniz başınızı omzuna yaslayacağınız, güven duyacağınız biri olacaktır. Çoğu insanın aradığı en temel duygu sevmekten çok güven duymaktır.
Güven duymak sevdiğinize sımsıkı sarılarak, gözünüz kapalı ona sonsuza denk inanmaktır. Onun size vereceği bu güven duygusu, sevginizin ölümsüzlüğünün en büyük sağlayıcısı olacaktır.
Emanete riayet rızık getirir. Hıyanet ise fakirlik getirir. Hadis-i Şerif
Panzehire güvenilerek, zehir içilmez. Hz. Ebubekir (r.a.)
Ağaca dayanma çürür insana güvenme ölür. Türk Atasözü
Güvensiz kalplerimizi, karaktersiz insanlara borçluyuz.
İnsanın kendine güveni, büyük işlere girişmenin ilk şartıdır. Samuel Johnson
Güvensizlik başlayınca dostluk kaybolur. Epicure
Tilki kümesi iyi tanıyor diye bekçi yɑpılır mı? H. Truman
Kendine güvenen herkes, dünyayı idare edebilir. Voltaire
İnsanın yapabileceği en büyük fenalık, kendisine olan güvenini kaybetmesidir. Richɑrd Benedici
Kendine güven kazanmanın biricik yolu, başarısızlığa yer vermeyecek derecede bir şeye iyi hazırlanmaktır. Lockwood Thorpe
Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır. Goethe
Sana güvenmekte zorluk çekmemin tek sebebi, yalan söylemenin benim için ne kadar kolay hale geldiğini bilmem. Charles Bukowski
“Hiç kimseye güvenmiyorum” diye bir şey yoktur, “Zamanında o’na güvendiğim için, artık kimseye güvenmiyorum” diye bir şey vardır. Bir insana zorla sevdiremezsin kendini. Bana güven diyemezsin. O bunu hissetmiyorsa, tek bir söz söyleyebilirsin:
– Sen bilirsin.
Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler.
insan ne olursa olsun güven duyma ihtiyacında olduğundan son derece normal durumdur. güvensizlik insanı güvenipte kazık yemekten daha kötü bir ruh haline sokar. Paranaoyaklık yaşar insan. Kazık yemek ” eh ne yapayayım yine aynı şey oldu; ben buyum” demek herkese şüpheyle bakmaktan çok daha sağlıklı daha az yaralayıcıdır.
Hayatta kimseye güvenmeyeceksin demek saçmalıktır inan. Ama kime ‘iki defa güveneceğini’ hesaplamalı insan.
Hayatta iki şeye güveniyorum. Biri aynaya baktığımda gördüğüme, diğeri yukarı baktığımda göremediğime.
Güvenmeden önce aklınıza Victor Hugo’nun “hayatta kimseye güvenmeyeceksin’’ demek saçmalıktır inan. Ama kime iki defa güveneceğini hesaplamalı insan.” sözü gelemelidir. ikinci defa güvenipte dibi boylarsanız ayağa tekrar kalkamayabilirsiniz.
Pahalı parfümleri bir kenara bırakın, insan dediğin güven kokmalı.
Güven ailede, sevgide, işde, sosyal hayatta farklı bakış açılarına  sahiptir.

İki Kere İnanmak RİSK’dir.
İkinci defa güvenmek diye bir şey olmaz insan doğasına aykırıdır. bir kere güvenilir ikinciye sadece şans verilir bu da bile bile ladestir. Üçüncü sefer için ön aşamadır.
Geriye dönüp ilişkilerde bir hasta vakıası gibi anamnez olmadan birincisi bile hata iken ikincisi mallıktır. Koşulsuz güvenmek başlı başına saçmalıktır. Hiç kimse koşulsuz güvenmeyi gerektirecek kadar mükemmel yaratılmamıştır. ikinci defa babayı almakla sonuçlanır. ikinci defa kandırılmaktır. aynı kişi için yapılan ikinci salaklıktır. ihanetten zevk almaktır.
Aslında herkesin ikinci bir şansı hakettiği varsayımından yola çıkarsak sakıncası olmayan bir harekettir, bir umuttur, ikinci defa hayal kırrıklığına uğramaktır.
Biraz daha düşündüğün de güvenemezsin asla, içinden atamazsın değişen nedir ki? kendini kandırmaya çalışırsın, “yersen yada yedirirsen” gerçek bu.
Eğer seviyorsanız, bile bile yapacağınız iştir. Evet, eminim. Çünkü kendi kendine “sen aptal mısın? 2. defa güvenmek ne oluyor? yine üzülen sen olacaksın.” Falan da dersin ama dinletemezsin sonuçta kendine. “umut, fakirin ekmeğidir” hesabından yola çıkarak bir kez daha güvenirsin. Peki sonunda üzülürmüsün?
-Kesinlikle evet, ilkinden daha beter bir şekilde. Aşıksan güvenmek istersin 2 olur 3 olur 4……. ama her defasıda en az 2 kat fazla hata sonralarıda sonsuz kere hata anlamına gelir.
Birinci yanılgının yetmemesi üzerine yapılan eylemdir. yaşadıkların az gelmiştir, güvenmişsindir. arkaya bakmadan uzaklaşmak lazım iken hayatında çok önemi olmayan insanlar için söz konusu olması zor olan şey.
Ama sevdin mi limitsizdir. çok çok trip yaparsın ama yine içten içe güvenirsin. Muhtemelen birincisinden daha pahalıya mal olur. Elbette kusursuz olmak zor ama einstein şöyle der; “aynı hatayı iki defa tekrarlamayan insan mükemmel insandır.” Mükemmel insan varmı peki.
– Ben görmedim.
– Ya sen…
Duygularla hareket etmenin zararlı olduğunu anlamayarak bir daha mantığı reddetmektir. kısacası aptallıktır. Kişilere göre değişirse de söz konusu evlat ise bu döngü ölene kadar gider. Sevgili ise aşk ağır basar. Arkadaşsa genellikle arkadaşlık süresine ve paylaşıma bağlı olarak bazen ikinci muhtemel bazen de imkansızdır.
insan ancak çok sevdiği bir kişiye ikinci defa güvenme hakkı verir. ancak ilkinde olduğu gibi ikincisi de can acıtıcıdır. yaşadım ve biliyorum kimse bunun aksini iddia etmesin. Aksini yaşatan insan ancak mutasyona ugramış olmalı ki bir daha aynısını yapmasın. Ee sonuçta bir insan 7’sin de ne ise 70’de de odur. Yaptığı şeyi mutlaka tekrar yapıcaktır.
Güvenmek istersin ancak bir insanın kaç kere aynı hatayı yapacağını gösterir. Bakarsın ki güven bir gider pir gider.
Usta sanatçının ‘’aldanma çocuksu masum yüzüne’’ şarkısını bir kaç kere dinledikten sonra karar verilmelidir. Eşşek olan bir daha aldatır ve eşşekoğlu eşşek bir daha bir daha, kanında bir bozzukluk var ise hayat tarzı olmuştur.
Bazen en büyük hata olurken bazense mecburen ve bazı mecburiyetler olması gerekendir. Fakat üçüncüsü biraz ”kör”lüktendir. üçüncü bir hataya fırst vermekten başka bir şey değildir.
Aslında bazen çok doğru kararlarda vermiş olabılıyorsun yani şans meselesi.
Herkese güven, ama kime ikinci kez güveneceğine dikkat et. ikinci defa güvenmek, ikinci defa hayal kırıklığıdır ve tavizdir. taviz’in neyi getirdiğini de biliriz demi ikinci defa güvenmek ondan önce kendini aldatmaktır.
ikinci defa kaybetmektir genellikle. Gerekirse neden olmasındır. Bu arada, kaybedenler kulübüne hoşgeldiniz..
Oldukça zordur hatta en zor şeydir belki güvendim dersin ama içindeki güvensizlik insanı yer bitirir. Çünkü ikinci kez sonunu bildiğin filmi baştan izlemektir. İkinci defa hata yapmaktır. Hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağını ikinci defa görmektir. İnsanın kendine yalan söylediğinin kanıtıdır, sonu vahimdir.
İnsan bir defa yanılabilir, yanlış yapabilir ancak ikinci defa asla, yapmamalıdır.
Bir taraftan da hiç bir zaman kayıtsız şartsız tam teslimiyet gerçekleşmediği için, yani tam olarak güvenemediğiniz için bir hata değil, karşı tarafa verilen ikinci bir şanstır. Olması gerekendir aslında herkesin ikinci bir şansı vardır. Maalesef bazen de umutsuzca da olsa aşırı sevgiden kaynaklanabilecek bir olaydır. Yani iki kez ölmeye benzer. Diğerinden bir farkı yoktur, sonuç hep aynıdır, yanılırsın.

Üç Kere İnanmak AHMAKLIK’tır…
Aslında belki de kesin konuşmamak lazım çünkü hayat o kadar enteresandır ki hiç ummadığınız anda ummadığınız şekilde gelişir olaylar.
Kimi zaman ilk seferkinin tam tersi sonuçlar almaya yol açmaktadır. Değer mi, değmez mi, orası şansı verecek/vermeyecek kişiye bağlıdır.
Ahmak olmayan var mı?
Özetle olay şansta değil şansı verdiğiniz kişidedir.
Güvenmek;
– Zor olan,
– Zaman alan,
– Karşı tarafı zorlayan,
– Paranoyaklaştıran,
– Can sıkan güvenmektir..

Kısaca çoğu zaman AHMAKLIK tır.

Makaleyi indirmek için lütfen tıklayınız

Pazar Resitali 10 Güven PDF

Olivtech 2019 / Zeytine Dair, Abidin Tatlı

Olivtech 2019 / Zeytinin Yolcuuğu

Zeytine Dair 2020 de Sizlerle

Zeytine Dair

 Genel Giriş   40 sayfa

 Giriş  40 sayfa
1.Zeytin Hakkında Genel Bilgiler
1.1. Zeytinin Tarihçesi
1.2. Zeytinin Anavatanı
1.3. Dünyada Zeytincilik
1.4. Türkiye’de Zeytincilik
1.5. Akdeniz Havzasında Zeytinin Yıllık Gelişimi Devresi
1.6. Zeytinin Frenolojik Dönemleri
1.7. Türkiye’de Yetiştirilen Önemli Zeytin Çeşitleri

  1. KİTAP ZEYTİN
  2. BÖLÜM 150 sayfa
  3. Zeytincilik

2.1. Zeytin Yetiştiriciliği
2.2. Zeytin Çeşitleri
2.3. Organik Zeytin ve Zeytinyağı
2.4. Bodur Zeytin Yetiştiriciliği
2.5. Zeytin Bahçelerinde Sulama
2.6. Zeytin Bahçelerinde Gübreleme
2.7. Zeytin Bahçelerinde Hasat
2.8. Zeytin Bahçelerinde Budama
2.9. Zeytin Teknolojisi
2.10. Zeytin Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri
2.11. Zeytincilik Takvimi

  1. KİTAP ZEYTİN SAĞLIĞI
  2. BÖLÜM 200 Sayfa
  3. Zeytin Bahçelerinde Entegre Mücadele

3.1. Entegre Yönetimi
3.2. Tarımsal Savaşın İlkeleri
3.3. Örnekleme ve Kontrol Yöntemleri
3.4. Bitki Besin Elementi Noksanlıkları İçin Örnekleme Yöntemleri
3.5. Zeytin Bahçelerinde Zirai Mücadele Yönetimi
3.6. İyi Tarım Uygulamaları=Eurepgap (Globalgap)
3.7. Gıda Güvenliği ve Standartları

4.BÖLÜM
4. Zeytin Bahçelerinde Zirai Mücadele

4.1. Zeytin Bahçelerinde Görülen Hastalıklar
4.1.1. Zeytin Bahçelerinde Görülen Fungal Hastalıklar
4.1.2. Zeytin Bahçelerinde Görülen Bakteriyel Hastalıklar
4.1.3. Zeytin Bahçelerinde Görülen Virüs ve Virüs Benzeri Hastalıklar
4.1.4. Zeytin Bahçelerinde Görülen Fizyolojik Hastalıklar
4.2. Zeytin Bahçelerinde Görülen Zararlılar
4.2.1. Zeytin Bahçelerinde Zararlı Böcekler
4.2.2. Zeytin Bahçelerinde Zararlı Akarlar
4.2.3. Zeytin Bahçelerinde Zararlı Nematodlar
4.2.4. Zeytin Bahçelerinde Görülen Diğer Zararlılar
4.3. Zeytin Bahçelerinde Biyolojik Mücadele
4.4. Zeytin Bahçelerinde Yabancı Otlar ve Mücadele Yöntemleri

5. BÖLÜM
5.Zeytin Bahçelerinde Kullanılan Tarım Kimyasalları

5.1. Tarım Kimyasalları
4.2. Tarım İlaçlarının Uygulamaya Hazırlanması
4.3. Zirai Mücadele İlaçlarında Toksikoloji
4.4. İnsan ve Çevre Sağlığı Yönünden Tarım Alanlarında Kullanılan Bitki Koruma Ürünlerine Karşı Alınması Zorunlu
4.5. Bitki Koruma Ürünleri İle Zehirlenmelerde Kullanılan Tıbbi Antidotlar
4.6. Zehir Danışma Merkezi
4.7. Bitki Koruma Ürünlerinin Ambalajlarında Kullanılan Uyarı İşaretleri
4.8. Zirai Mücadele İlaçlarında Formülasyon Tipleri
4.9. Zeytin Bahçelerinde Kullanılan Ruhsatlı Tarım İlaçları
4.10. Zeytin Bahçelerinde Kullanılan Zirai Mücadele Alet ve Makineleri
4.11. Teknik Terimler

 3.KİTAP ZEYTİNYAĞI
6. BÖLÜM 200 Sayfa

I. KISIM
1. Zeytinyağı
2. Kimyasal Bileşimi
3. Isıl Stabilitesi
4. Yağların Emilimi
5. Zeytinyağı teknolojisi
6. Yağların depolanması

II. KISIM
1. Zeytinyağı ve Beslenme
2. Akdeniz Diyeti
3. Zeytin ve Zeytinyağının İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri
4. Zeytinyağı ve Kanser
5. Zeytin ve Zeytinyağlı Yemekler

III. KISIM
1. İyi Bir Zeytinyağı Nasıl Olmalıdır
2. Zeytinyağı ve Tadım Eğitimi
3. Zeytinyağı Meyve Suyudur
4. Zeytinyağında Tağşiş
5. Zeytinyağı Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri
6. Türkiye’de Zeytinyağı Tüketiminde Doğru Bilenen Yanlışlar

IV. KISIM
Abidin Tatlı
1. Özel Üretim Ürünler
1.1. Premium ve Ekskuluzive Ürünler
1.2. Delice
1.3. Polifenol
1.4. EVOO
2. Ödüllerimiz ve Sertifikalarımız
3. Röportajlarımız
4. Kitap Listesi
5. Hedeflerim

  1. 20 sayfa
  2. Kaynaklar

 Toplam 600 Sayfa

Gelmeyeni Beklemek

Sonsuz Bir H İ Ç

Yalnızlığı o kadar çok sevmişiz ki sevilmeyi beklerken sürekli kaybetmişiz.
Sahi beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler bir gün gerçekleşecek mi?
Gerçekleşmeyecekse bile bu çektiğimiz sıkıntılar, dertler boşuna mı?
Ne olacak bu içimizdeki yarım kalmışlıklar?
Mutluluk bize uğramıyor, mutsuzluğa nedense yemin etmiş gibiyiz.
Olmaması sorun değil. Olacakmış gibi olup olmuyor ya, o kötü işte. Ne eskisi gibi olabiliyoruz ne de başladığımız yere dönebiliyoruz. Nasıl yapalım?
Başarısızlık olarak anlamayın bunları. Halledemediğimiz, düzeltemediğimiz olaylar olumsuz olaylar değil. Hepsi birer tecrübe. Bunları biz istediğimiz için tecrübe. Her şey yaşanarak öğrenir ama bazı şeyleri biz kendimiz istedik.
Dünyalı tarafından eklenmiştir.
En nefret ettiğim şeylerden biri, ‘Ben buyum.’ denmesidir. Sen buysan git hadi şu taraftan. 
İnsan sevmek aşırı yorucu.
Ben sadece gökyüzünü seviyorum.
Olur dediğim olmuyor. Olmaz dediğim zaten olmuyor. Böyle olacaksa hiç olmasın diyorum, sonra hiç olmuyor.
Söyleyecek çok şey var ama anlayacak kimse kalmadı.
Yalnızlıktan yakınmayın, oysa yapacak çok şey var:
Bir sürü kitap okuyabilirsin.
Çıkıp dolaşabilirsin tek başına,
Tüm ara sokakları keşfedebilirsin.
Bir sürü şarkı dinleyebilirsin.
Sırt çantan ve kulakların sana yeter.
İstediğin gibi hareket edebilirsin.
Bağımlı yaşamak zorunda olduğun insanlar yoktur.
Çay hep seninledir. 
Üşüdüğünde battaniyeye sarılabilirsin.
Bir sürü şey izleyecek vaktin var.
Tüm gün uyuyabilirsiniz bile.
Sürekli bakmak zorunda olduğunuz bir telefon yok.
Çekmek zorunda olduğunuz tripler hiç yok.
Güne güzel bir şarkıyla başlayabilirsiniz.
Sizi kimse üzemez.
Ve olgunlaşırsınız…

Mevzu beklemek…
Kimleri beklediniz?
Sevdiğiniz, ümit ettiğinizi, bilmediğinizi?
Bunu yaparken içiniz acıdı mı, yandı mı, adeta ikiye katlanır gibi oldu mu? Yoksa siz beklemeyi sevenlerden misiniz?
Kimi insan zevk alır beklemekten…
Beklerken, daha güzel günler yaşayacağına inancı tam olduğu için, o ümit yaşatır onu. Kimi de derin dehlizlere, karanlık yollara sapar o yolculukta… Sonra da yazmak ister yaşadıklarını, hissettiklerini…
Bir iç döküşün,
Ümidin,
Ümitsizliğin
Aforizmalar tadında
Özellikle gelmeyeni beklemeyi bilenler için çok tanıdık, bilmeyenler için bu bekleyişin nasıl olduğuna dair ipucu…
Kendi yalnızlığına gömülen ve o teklikte kimi beklediğini bilmeyenlere…
“Yalnızlığı o kadar çok sevmişiz ki sevilmeyi beklerken sürekli kaybetmişiz.’’
Tam şimdi kocaman bir HİÇ başlıyor
Hiç,
Bir konuşulamayandır, bir dile getirilemeyendir.
Aristo’da birey tarif edilemeyendir (ineffabile), Stirner’de Biricik ve Kendi-Olan dile getirilemeyendir vb. Dile getirilemeyen üzerine ne denebilir? Dile getirilemeyen, dile getirilemeyendir.
Bu kadar mı? Bitti mi?
Mesele bununla bitti mi? 
Hiç üzerine neden susmalı?
Çünkü: Hiç üzerine konuşulduğunda, çelişkisiz konuşulamaz.
Neden?
Çünkü: ‘Hiç’in ne olduğu mantık üzerinden dile getirilemiyor; sadece: Hiç, hiçtir; Hiç, değildir.
Bitti mi?
Mesele bununla bitti mi?
Parmenides, Gorgias, Platon, Heidegger, Sartre, Stirner, Mainlaender vb. uzun bir liste hazırlanabilir ‘Hiç’ üzerine konuşurken. İşte: Varlık üzerine konuşulduğunda ‘Hiç’ üzerine konuşmamak kaçınılmazdır.
Ne olduğu dile getirilemeyen ‘Hiç’ üzerine konuşmamak, Varlık üzerine konuşmamak demektir.
Varlık, varlığını Hiç’e borçludur. Öyleyse: Hiç’tir.
Ockham’ın Usturası’ından Carnap’ın Heidegger’e karşı yürüttüğü mantık tartışmasına kadar metafizik olgulara yer vermeden dili bilimsel kullanarak felsefesel ve yaşamsal sorunları çözmede önemli katkılar elde edilebilmektedir. Fakat vazgeçemeyeceğimiz bir duyu var: Camus ile söylemek gerekirse: Ormanın tüm özelliklerini bilimsel olarak kendimize açıklasak da ormanın duyularımıza hitap ettiği derin korkuyu ve düşünce ötesi oluşu hepimiz bilir ve severiz.
Şimdi soralım: ‘Hiç’ nedir?
Wittgenstein’ın yürüttüğü mantık kendi içinde tutarlı yani doğrudur: Önsüzünde vurguladığı gibi, dünya sorunları dil sorunu İSE, bu sorunları çözebildiğini iddia edebilir. Ancak ne var ki daha sonra Wittgenstein’ın de bunu kabul ettiği gibi, dünya sorunları ve felsefe sorunları yalnızca dil sorunu değildir. 
Wittgenstein’ın, Tractatus’ta “Tüm felsefe dil eleştirisidir.” tümcesi ile kendini Mauthner’in “Tüm felsefe dil eleştirisidir.” tümcesinden özenle uzak tutması, Mauthner’in, dilin felsefe sorunlarını çözemediği iddiasını doğrular. ‘Hiç’ nedir?
“Ben kendimin dünyasıyım.” ve yalnızca benim anladığım “DİLİN sınırı BENİM dünyamın sınırıdır.” Başka tümceyle: ‘Benim dünyam dünyanın sınırıdır.’ gibi tümceler solipsistçe ve hatta otistiktir.
İtirazım yok buna.
Ancak benim dünyam senin dünyandan değişiktir ve sen kendi dünyanı kendi realitenle ve ben de kendi dünyamı kendi realitemle birleştirirsem, ortak bir dilimizin olacağından şüphe ederim.
Bu da sorun değil.
Fakat bunu genelin dünyası olarak göremem, benim ‘Ben’im benim dünyamın senin dünyandan farklı olduğunu ve tek dünya olmadığını ya da bazen senin var olmadığını bile söyler. Benim dünyama senin girişin olanaksızdır, sana solipsizmimin kapısını aralamadığım sürece.  
Araladığım anda bile beni kısmen tadarsın ve üstelik sadece kendince, sence…
Ve ayrıca ben susarsam, gizemli olanın bana görünmesini deneylerim, burada kendi yöntemlerimi geliştirir ve yaşarım.
‘Hiç’ nedir?
‘Hiç’tir.
Hiç Olmak
Tasavvuf felsefesinde hiç olmak, o mertebeye erişmek, hiç olduğumuzun farkında olmak, çok önemli. Bir an   hiç olduğumuzun farkında olsak da çoğu zaman neler sanıyoruz, neler.
Hiç’lik Felsefesi
Hz. Mevlâna derki;
Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen ‘Hiç’ ol…
Menzilin yokluk olsun.
İnsanın çömlekten farkı olmamalı, nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik zannı değil ‘Hiç’lik bilincidir…
Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen ‘HİÇ’ ol.
Menzilin yokluk olsun.
İnsanın çömlekten farkı olmamalı.
Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, ‘Hiç’lik bilincidir.
Yaradan’ı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer Tanrı dendi mi evvele aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir. 
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. “Aman sakın kendini!” diye tembihler.
Halbuki aşk öyle mi?
Onun tek dediği: “Bırak kendini, ko gitsin!”
Akıl kolay kolay yıkılmaz.
Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.
Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur.
Ne varsa harap bir kalpte var!
Tebrizli Şems / Mevlâna…

Tasavvufun Günümüzde Uygulanması
Tasavvuf, insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. İslam tasavvufunda bu yolculuğa sülûk denir ve tasavvufta varılması gereken nokta İslam’da “Kendini ‘hiç’likle bilen Rabbini varlıkla bilir.” noktasına ulaşmaktır.
‘Hiç’lik, kişinin her sahip olduğu özellikte (isim ve sıfat) dengelenmesi ve yaratıcının sonsuzluğunda kendi yerini idrak etmesidir. Bu hal, şahsiyetsiz, tembel bir kişilik yaratmaz. Bilâkis, yaratıcısından emin olan, maddi olayların yıkamadığı kuvvetli şahsiyetler oluşturur.
Böyle dengeli, kişilikli insanın beşer halinden var olabilmesi için mesela:
1. Ben bir bedene sahibim ve bedenimin sağlıklı, yorgun, enerji dolu ya da hasta hali beni etkilemez çünkü bedenim sadece, içinde Allah’ın manasını taşımak için vardır ve bu yüzden ben bedenime değer veriyorum ama tapmıyorum.
2. Ben duygulara sahibim ama bu duygular bende yaratıcının manasını idrak etmem için, üzerimde hak olan yaratıcıya ait isim ve sıfatları ortaya çıkarmak için vardırlar, yani aracıdırlar.
3. Ben bir akla sahibim ama aklımı kural koymak için değil, yenilikleri öğrenmek ve algılayabilmek için (tefekkür) kullanırım. Kıyasların, aklı işlettiğini bildiğim halde, zıddı olan bir şeyin aslında var olmadığını idrak ettiğimden, kıyasları birliğe ulaşmada aracı olarak kullanırım.
4. Ben bir egoya sahibim, ama ben sonsuza nispetle ‘hiç’im. Buna rağmen ‘hiç’likte tecelli edene göre her şeyim. Allah’ın beni saymış olması ve yaratmış olması ve benden tecelli etmesi bana güven sağlar. Buna rağmen mükemmel olma isteğimde hiçbir zaman başarılı olamayışım bana ‘hiç’liğimi öğretir.
5. Ben bir kalbe sahibim. Ancak bilirim ki kalbim bir et parçası olmayıp, Allah’ın ışığının vurduğu yerdir. Çünkü Kur’an’ da Allah, “Ben yerlerin ve göğün nuruyum, ışığıyım.” buyuruyor. İşte bu ışık sayesinde kalbim, aklımın algılayamadığı derinlikleri ve sonsuzluğu idrak eder. Ve kalbim, Allah’ın mekânı olur. Orada tecelli eder. Bu tecelli sayesinde ben her şeyin Bir’den ibaret olduğunu ve bütün sayıların birin tekrarı olduğunu idrak ederim,
6. Ben Allah’ın ‘Ruhumdan ruh üfledim.’ dediği sonsuz bir zenginliğe sahibim ve bunu idrak ettiğim zaman huzurlu olurum ve Allah’ın huzurunda olurum der.
O halde insan bütün bu özelliklerinden dolayı, kendinde var olana göre var, kendine göre yoktur.
Bu yüzden gururlu değil, vakarlı olur.
Gurur, “Ben, üstünüm.” demek, vakar ise “Var olmamın sebebi var.” demektir.
Bu anlayış insanı içindeki huzura, yani Allah’ın huzuruna götürür. Ve insan, bu anda pratik akla kavuşur.
Kendi manalarının kılavuzluğuyla, belli bir düzeye ulaşan kişi dünyadan etkilenmez. Övüldüğünde sevinmez, yerildiğinde incinmez. Aç gözlü değildir. Kaybetmekten korkmaz. Yalnız Allah’a güvenir. Bu hal tasavvufu birebir hayatında yaşayan Hz. Musa’da aşikâr olmuştur.

Hiç Olmak – Nasreddin Hoca

“Hiç Olmak” Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca,
“Hiç kimseyim.
” Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca. Vezir” demiş adam.
“Daha, daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra? Artık makam kalmadığı için adam
boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam.
Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
“Hiçlik makamında!
Bir ‘Hiç’ olduğumuzu anlamak umuduyla…

Kaynak
Berkutay Sosyal
www.cemalnur.org

www.tasavvuf.org
www.shamsitebrizi.com

Zeytinyağı Tadım Eğitimi
Makaleyi indirmek ya da tamamını okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız.
1.Zeytinyağı Tadım Eğitimi PDF

Zeytinyağı Stoklama ve Ambalaj Eğitimi
Makaleyi indirmek ya da tamamını okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız.
2. Zeytinyağı Stoklama ve Ambalaj Eğitimi PDF


ZEYTİNYAĞI TADIMI

Zeytinyağı Tadımı Nasıl Yapılır?
Zeytinyağı tadımı, uzun bir eğitim ve deneyim gerektiren ciddi bir iştir. Uzun yıllar zeytinyağı ile ilgilenen, üretiminde yer alan insanlarda böyle bir deneyim zamanla oluşmaktadır. Zeytinyağı tadımının ana ilkeleri:

Tadıma Başlamadan Önce

– Sigara tiryakileri en az yarım saat öncesinden sigara içmemelidir. Son sigaradan sonra, bir parça ekmek veya elma yiyerek ağızlarından sigaranın tadı ve kokusunu uzaklaştırmalılardır.

– Yine yarım saat içinde başka hiçbir şey yenmemelidir. Zeytinyağı tadımından önce mide boş olmalıdır.

– Zeytinyağının kokusunu da doğru alabilmek için tadım yapacak kişinin parfüm, kokulu sabun gibi burnun koku algılamasını yanıltacak maddeleri kullanmaması gerekir. Aynı şekilde, burnun koku almasını engelleyecek nezle vb. rahatsızlığı olanlar da tadım yapamazlar.

 

Tadım Sırasında

Tadılacak zeytinyağları, cam bardak veya kadehlere konur.

– Tadacak kişi hangi yağın nereden geldiğini, kime ait olduğunu bilmemelidir. Bu nedenle, bardaklara numara verilir.

– Bir seferde en fazla üç-dört yağın tadımı yapılmalı, bir sonraki yağın tadına bakmadan önce bir dilim elma çiğnenerek ağız temizlenmelidir.

– Yağlar hakkında önceden bilgi varsa, tatlı-yumuşak yağların tadına önce, acı-sert yağların tadına en son bakılmalıdır.

 

 

 

Zeytinyağının Kalitesi Nasıl Değerlendirilir?

 

Zeytinyağının kalitesini belirlemek diğer yağlardan farklı bir uzmanlık alanıdır. Natürel zeytinyağlarında kalite dendiğinde, iki faktör önem taşır. Birincisi, kimyasal analizlerle ölçülebilen değerler. Diğer faktör ise tadı ve kokusudur. Zeytinyağının tadı ve kokusunu belirleme işlemine “degüstasyon” denir.

Natürel Zeytinyağlarında Duyusal Analizleri Negatif özellikler, Pozitif özelliklere göre değerlendirilir.

 

 

 

Pozitif Özellikler

  • Meyvemsi(Fruity):Zeytinin çeşidine bağlı olarak sağlıklı, taze, yeşil ya da olgun meyveden elde edilen yağın algılanan karakteristik meyvemsi aroması.
  • Greenly fruity (yeşil meyve): Yağ yeşil zeytinden elde edilmiş ise aroma yeşil meyveyi anımsatır.
  • Ripely fruity(olgun meyve): Yağ olgun zeytinden elde edilmiş ise aroma yeşil ve olgun meyveyi birlikte anımsatır.
  • Acılık (Bitter):Yeşil zeytinden veya rengi dönük zeytinlerden üretilmiş yağın karakteristik tadıdır. Dilin “V” bölgesindeki tat alma hücreleri ile hissedilir.
  • Yakarlık( Pungent):Yağın duyusal karakteristiği olan yakma hissidir.

Çoğunlukla mevsimin başlangıcında hala yeşil olan zeytinlerden üretilen yağlarda hissedilir. Bu his tüm ağız boşluğunda algılanabilir, özellikle boğazda hissedilir.

Negatif Özellikler:

  • Kızışma-çamurlu tortu (fusty/ muddy sediment): Kızışma yığın olarak saklanan veya depolanan zeytinlerden üretilen yağların, anaerobik fermantasyonun ileri safhalarındaki zeytinlerden üretilen yağların tat ve kokusunu tanımlar.
  • Çamurlu tortu:Depolama tanklarının ya da fıçıların dibinde biriken tortuyla temasta bırakılan yağların karakteristik tat ve kokusunu tanımlar.
  • Küflü – rutubetli (musty- humid): Nemli koşullarda uzun süreli depolama sonucunda çok sayıda küf ve mayanın gelişmiş olduğu meyvelerden üretilen yağın karakteristik tat ve kokusu.
  • Şarapsı –sirkemsi/asidik ekşimsi (winey- Vinegary Acid-Sour): Şarap veya sirkeyi anımsatan tat. Bu tat, genelde, asetik asid, etil asetat veya etanolun oluşumuyla ortaya çıkar zeytinlerin aerobik fermantasyon sürecinden kaynaklanmaktadır.
  • Metalik (metallic): Metali anımsatan tat. Kırma, karıştırma, presleme veya depolama esnasında uzun zaman metal yüzey ile temasta olan zeytin ve zeytinyağında gözlenen karakteristik yağ tadı.
  • Acı (Rancid): Yağların oksidasyonuyla ortaya çıkan tad.
  • Isıtılmış veya yanık (heated or burnt): Isıtma işleminin yüksek sıcaklıkta ve/veya uzun süreli uygulanması sonucu oluşan karakteristik tat ve koku. Bu durum, özellikle karıştırma sırasında hamur sıcaklığının yüksek olması sonucu oluşur.
  • Saman -odun(hay-wood): Kurumuş zeytinden üretilen yağların karekteristik tadı.
  • Kaba (rough): Kalın/yoğun, izlenimi veren eski yağ tadı.
  • Makina yağı (greasy): Dizel veya mineral yağ tadı.
  • Karasu (vegetable water): Yağın, karasu ile uzun süreli teması sonucu fermente olmasından kaynaklanan tat.
  • Salamura (brine): Salamura zeytinden üretilen yağ tadı.
  • Hasırımsı (esparto): Yeni hasırda bastırılmış zeytinden elde edilen yağın karekteristik tadı. Yeşil veya kuru hasırda preslenen zeytinden farklı tatlar algılanabilir.
  • Toprak (Eathy): Toprak veya çamur ile temas etmiş ve yıkamadan işlenmiş zeytinlerden elde edilen yağlarda hissedilen tat.
  • Kurtlu (Grubby): Zeytin sineği (Bactrocera oleae) kurtlarının yoğun zararına uğramış zeytinlerden elde edilen yağın tadı.
  • Salatalık (Cucumber): Yağın, özellikle hava geçirmez teneke kaplarda çok uzun süre depolanması sonucu oluşan 2-6 nonadienalden kaynaklanan tat.
  • Islak odun: Don zararına uğramış zeytinlerden elde edilmiş yağın tadı

Tadım Bardakları Özellikleri

Uluslararası zeytinyağı konseyinde tadım bardaklarının nasıl olması gerektiğini tanımlamıştır. (COI/T.20/Doc. no. 5, “Glass for Oil Tasting”) Kap dengesi bozulmayacak şekilde stabil olmalı, kabın ağzı kokunun içeride yoğunlaşması ve özelliklerinin daha iyi alınabilmesi amacıyla dar olmalıdır, yağın renginin anlaşılmaması için renkli olmalıdır, sıcaklık değişimlerine dayanıklı olmalı ve 15 mm çizelgesi belirtilmelidir.

Tadım Şartları Nelerdir?

Tadım için panel lideri ve panelistler olmalıdır. Her test 8-12 kişiyi gereklidir. Meydana gelebilecek boşlukları doldurabilmek için, birkaç panelistin de yedekte bulundurulması tavsiye edilir.

Tadım Aksesuarları

  • Tadım bardakları; numune, kod numaralı saat camı ile üstü örtülü ve 28°C ± 2°C derecede muhafaza edilmelidir.
  • Profil kâğıdı gerekli bilgileri kapsayan şekilde olmalıdır.
  • Tükenmez ya da dolma kalem bulunmalıdır.
  • Elma dilimleri dolu tepsi bulunmalıdır.
  • Oda sıcaklığında su bulunmalıdır.
  • Tükürebileceği bir kap bulunmalıdır.
  • Test tekniğini ve genel kurallarını anlatan liste bulunmalıdır.

Test Şartları

  • Numunenin sunumu
  • Yağ örneği IOOC standardına uygun standart tadım bardağı içine konulmalıdır. Bardak 14ml-16ml doldurulmalı eğer numuneler tartılacaksa 12,8 ve 14,6 g tartılmalı ve saat camı şeklindeki cam ile kapatılmalıdır.
  • Her cam tadım kabı, rasgele seçilmiş rakam veya rakam ve yazı kullanılmış kod numarası ile işaretlenmelidir. Bu kodlar kokusuz ve silinmez kalem ile yazılmalıdır.

2) Test ve Numune Sıcaklığı

  • Tadılacak yağ numuneleri test kaplarında 28°C ± 2°C derecede saklanmalıdır. Bu sıcaklığın seçilmesinin nedeni duyusal olarak tat ve koku veren maddelerin oda sıcaklığında algılandığından daha kolay algılanabilmesidir. Düşük sıcaklıkta aroma maddelerinin uçuculuğu daha düşüktür, sıcaklık arttıkça uçucu maddelerin algılanması kolaylaşır.
  • Test odası sıcaklığı 20 – 25 °C arasında olmalıdır.

3) Test Zamanı

  • Sabah yağ tadımı için en uygun zamandır. Gün içerisinde optimum algı dönemlerimiz var, sabah saatleri tat ve koku algılamamızın en yüksek olduğu dönem.
  • Koklama ve damak tadı duyusu yemekten önce yükselirken, yemekten sonra düşüşe geçer.
  • Buna rağmen bu kriterlerin etkili olmadığı durumlar vardır. Örneğin açlık hissi tadımcıyı kötü yönde etkiler ve ayrım kabiliyeti kapasitesini azaltır. Bundan dolayı sabah 10:00 ve 12.00 arası tadım için önerilir.

4) Genel Tadım Kuralları

  • Tadımcı test zamanına en az 30 dakika kala sigara veya kahve kullanmamalıdır.
  • Tadımcı koku ve etkisi test zamanına kadar kaybolmayan parfüm, kozmetik ürünü ve sabun kullanmamalıdır. Ellerini yıkamak için parfümsüz sabun kullanmalı, sonra durulamalı ve kokuyu yok etmek için hemen kurulamalıdır.
  • Tadımcı test öncesinde 1 saat bir şey yememelidir.
  • Tadımcı eğer kendini fiziksel olarak iyi hissetmiyorsa ve bundan dolayı tat ve koku hissi etkileniyorsa ya da fiziksel etkilerden ötürü işine konsantre olamıyorsa panel liderini haberdar etmeli; çekilecekse bunu bildirmeli ya da gerekli uygun karar için panel liderine danışmalıdır. Tadımcı bu durumun panelin geri kalanı için değerlerde olası sapmaya yol açacağı gerçeğini akıldan çıkarmaması gerekmektedir
  • Tadımcı profil kağıdında verilen bilgileri dikkatlice okumalı, yapacağı taslağı kafasında tam kurana kadar teste başlamamalı, eğer herhangi bir şüphe duyarsa karşılaştığı sorunu panel lideri ile paylaşmalıdır.
  • Tadımcı sıra kendine geldiğinde ona tahsis edilen bölümde bulunmalı ve işi bittiğinde düzenli ve sessiz bir şekilde ayrılmalıdır.

Tadım Tekniği Nasıl Olmalıdır?

  • Tadımcı saat camı ile kapalı bardağı alır, yavaşça çalkalar; el ekseni etrafında döndürerek bardak duvarları tamamen yağlanıncaya kadar, çalkalamaya devam eder.
  • Saat camını açar ve derin ve yavaş nefes alarak numuneyi koklamaya başlar. Koklama en çok 30 sn sürmelidir. Eğer bu zaman dilimi içinde sonuç alınamazsa, kısa bir süre dinlendikten sonra teste yeniden başlar.
  • Koklama testinden sonra, degüstatör tat testine geçer. Bunun için ortalama 3 ml.’lik bir yudum alır. Yağın ağız boşluğunun her tarafına yayılması önemlidir; ağız girişinden ve dilden başlayıp, kenarlardan, damak üzerinden gırtlağa doğru. Bilindiği gibi, başlıca tat duyularımız (tatlı, tuzlu, ekşi ve acı), dil, damak ve gırtlaktaki duyu yoğunluğuna göre değişir.
  • Degüstatörün bitter ve pungent tatlara konsantre olup, tadını alabilmesi için, yeterli miktarda yağın, dilin arkası üzerinden, damak ve gırtlağa çok yavaş yayılması, esas olarak çok önemlidir; bu böyle olmadığı takdirde, bazı yağlarda her iki uyarı da dikkatlerden kaçar veya pungent (yakarlık) bitter (acılığı)gölgeleyebilir.
  • Kısa ardarda alınan nefes ağzın içinde dolaştırılarak sadece numunenin tüm ağız boşluğuna yayılmasını değil, degüstatörün burnundan aromatik kokuları algılamasını da sağlar.
  • Natürel zeytinyağı organoleptik değerlendirmesi yapıldığında, günde maksimum üç seans olmak üzere her seansta 4 NUMUNE’nin değerlendirmesi tavsiye edilir. Böylece bunun hemen ardından testi yapılan diğer numunelerin doğurabileceği zıt sonuçların etkisi engellenmiş olacaktır.
  • Ardı ardına yapılan testler duyu hassasiyetinin yorgunluk veya kaybolmasına yol açabilir. Bu nedenle, daha önce testi yapılan yağın ağızda bertaraf edilmesini sağlayacak bir maddenin kullanılması önemlidir.

Bunun için, tükürük hokkasına tükürerek atma şartıyla, bir dilim elmanın (15 g) çiğnenmesi tavsiye edilir. Daha sonra oda sıcaklığında olan su ile ağız durulanır. İki seans arasında en az 15 dakika olmalıdır.

Sınıflandırma

  • Natürel sızma zeytinyağların defect (negatif özellikler) medianı 0 olmalı fruity (meyvemsilik) medianı 0’dan büyük olmalı.
  • Natürel 1. zeytinyağı kategorisinde defect (negatif özellikler) medianı 0-3,5 arasında olmalı fruity (meyvemsilik) medianı 0’dan büyük olmalı.
  • Ham zeytinyağlarında defectler medianı 3,5’dan büyüktür.

Positive özellikler terminolojisi (fruity, bitter ve pungent)

  • Yoğun (intence) medianı 6 dan büyükse
  • Orta (medium) medianı 3- 6 arasındaysa
  • Hafif (light) medianı 3 den küçükse
  • Dengeli (well balanced oil) acılık ve yakarlık medianının 2 puan meyvemsilikten yüksek olması durumu.
  • Yumuşak yağ (mild oil) acılık ve yakarlık medianının 2 ve altında olması

(*) Yağdaki acılık hakkında

Taze sıkılmış zeytinyağı, meyvenin çok yoğun tadını ve kokusunu içerir. Zeytinyağı gırtlağınızda hafif bir acılık bırakabilir. Nispeten acı olan zeytinyağı daha fazla fenol (phenol) içerir ve daha uzun zaman beklemeye dayanır.

SEVDİĞİNİZİN KIYMETİ YAŞARKEN BİLİN VE ONA GÖSTERİN

SONRA ÇOK GEÇ KALMIŞ OLURSUNUZ

Önce sevginin ne olduğunu çok iyi anlamak ve kavramak gerekir.
Belki de anlamadan finalize olmak.
Boş bir sevgi ne işe yarar….
Tabi ki seviyorum deriz, ama sevginin anlamını, gösteriş tarzını kendimize göre değerlendirir ve ona göre davranırız.
Karşımızdaki anlar mı anlamaza mı bunu ona hissettirebildik mi hiç düşünmeyiz.

SEVGİ: (bir kilo baklava değil tabiî ki) Sevgi bana göre saygı duymak, değer vermek, onun yanında olmaktan hoşlanmak, onunla birlikte vakit geçirmekten zevk almak, onsuzluğu hissedince yapayalnız bir boşluktaymış hissi yaşamak. Sevgi onunla mutlu olmak, sevgi dokunmak, sevgi onu her şeyden korumaya çalışmak, sevgi onun mutsuzluğunun senin mutsuzluğunun olması ve daha birçok şey sayılabilir.
Herkese göre değişebilir.
Ama ana öğeler olmazsa olmazlar ise saygı, değer vermek, onu olduğu kabul etmek, onu küçültmek yerine övgüyle ve değer vererek onurlandırmaktır.
Peki sevgimizi nasıl gösteriyoruz?
Herkesin sevgi dili farklıdır. Karşılıklı olarak herkes karşı tarafın sevgi dilini (yani sevgiyi algılama dilini) öğrenmesi gerekir. Bu da karşınızdakini iyi tanıyararak ve tanımaya çalışarak, onu gözlemleyerek olur.
Herkesin ama herkesin bir sevgi dili vardır, herkesin ikna edilme dili farklıdır, herkesin sevgiyi algılama dili farklıdır. İşte bu yüzden eşinizin, çocuğunuzun, yakınlarınızın, arkadaşınızın, sevdiklerinizin sevgi dilini öğrenerek ona onun anlayacağı bir dille sevginizi gösterebilirsiniz.
Öyle gelmiş öyle gider demeyin asla, sevdiğinizi kaybettiğiniz anda pişmanlıklar başlayacak ve “keşke..keşke “ diyeceksiniz.
Artık sevdiğiniz geri gelmeyecektir.
Ona asla sevdiğinizi belli edemeyeceksiniz.
Ona “seni çoook seviyorum ” isteseniz de diyemeyeceksiniz.
Ne kadar pişman olsanız, ne kadar keşke deseniz boş artık. Çünkü pişmanlığınız da, keşkekleriniz de artık hiç bir şey ifade etmeyecektir.
Hem şunu asla unutmayın “SEVGİ VE SAYGI” mutluluk kapısını en önemli anahtarıdır. Önemli olan hayatınızın mutluluk içinde geçmesini istiyorsanız! Bu şifreyi çözmektir. Şifreyi çözmek de çok kolay..
Nasıl mı?
İşte size benden en önemli ipucu …..
Önce sevdiğinizi tanıyın,onun nelerden hoşlandığını öğrenmeye çalışın,“sen öpülerek sevildiğini anlarsın….
O da dokunarak…
bir başkası ” seni seviyorum” demekten, bir başkası takdir edilerek, başka biri hediye almaktan, bir başkası güzel sözden…”
işte bunu fark edip, hayatınıza soktuktan sonra şifreyi çözdünüz demektir.
Bazılarımızın bu konu da ne kadar inatçı olduğunu gördüm ” 40 yıllık evliler ve bir kere eşine güzel söz söylememiş, bir kere “hoş geldin canım demek bu kadar mı zor” deyiver dediğim de “bu güne kadar yapmamışım daha yapamam” deyip geçiyor. Eşiyle konuştuğumda ise “bir kere bana hayatım demedi, bir kere bana canım demedi” yakınmaları ile karşılaştım.
Allah’ın bize sunduğu bu sevgiyi göstermek de, neden bu kadar zorlanıyoruz bilmem. Biz bunu başaramazsak kişisel yaşantımızda ve toplumda her zaman sönük ve mutsuz ve başarısız olacağımızı unutmayalım.
Dilerim sevdiğine onu kaybetmeden sevgisini sunanlardan olursunuz…..
Dilerim sevgiyi yaratılan her şeye yayan geniş bir bir sevgi bahçeniz olur ve oradaki çiçekleri suladıkça yeşeren bolca sevgileri kucaklarsınız.
Her şeyden önce de canlarımız olan çocuklarımıza karşılıksız sevgiyi ve sevilmeyi sunan anne-babalar oluruz.
Her şey gönlünüzce olsun…